Aile işletmeleri kurumsallaşma sürecinde kritik bir döneme giriyor. Türkiye ekonomisinin omurgasını oluşturan aile işletmeleri, artık sadece finansal değil yönetimsel bir kırılma riskiyle karşı karşıya. Verilere göre Türkiye’deki işletmelerin yaklaşık %95’i aile şirketi. Ancak bunların yalnızca çok azı kurumsal yönetim ilkelerini uyguluyor. Yönetim Okulu Kurucusu Şerafettin Özsoy, bu tabloyu yılların akademik ve saha deneyimiyle analiz ederek uyarıyor:
“Kurucunun enerjisiyle büyüyen ama sistemini kuramayan her aile işletmesi, bir sonraki nesilde dağılma riski taşır.”
Türkiye’de Aile Şirketlerinin Gerçek Tablosu: Güçlü Başlayan, Zayıf Sürdüren Bir Yapı
Türkiye ekonomisinin kalbinde aile işletmeleri yer alıyor. Yapılan araştırmalara göre ülkemizdeki işletmelerin yaklaşık %95’i aile şirketi statüsünde. Ancak bu kadar güçlü bir başlangıca rağmen tablo sürdürülebilirlik açısından düşündürücü:
Bu şirketlerin yalnızca %30’u ikinci nesile, %12’si üçüncü nesile ve %3’ten azı dördüncü nesile ulaşabiliyor. Ortalama ömür ise 25 ila 34 yıl arasında değişiyor.
Bu veriler, aile işletmelerinin büyük bir kısmının kurucusuyla sınırlı kaldığını, kurumsal yönetim eksikliği nedeniyle ikinci kuşakta gücünü kaybettiğini gösteriyor. Kurucunun emeğiyle yükselen birçok şirket, sistemli yapı kurulmadığında mirasın değil, mirasın yükünün devredildiği bir modele dönüşüyor.
Sorunun Kalbinde Kurumsallaşamama Var: Duygularla Değil, İlkelerle Yönetmek
Türkiye’de aile şirketlerinin en temel sorunu, güçlü kurucuların vizyonlarının yazılı sisteme dönüşmemesi. Birçok aile işletmesi, kurucusunun enerjisi ve kişisel liderliğiyle büyüyor; ancak bu vizyon süreçlere ve kurallara aktarılmadığında, liderin sahneden çekilmesiyle birlikte sistem çökmeye başlıyor.
TKYD’nin (Türkiye Kurumsal Yönetim Derneği) verileri de bu durumu doğruluyor:
Şirketlerin sadece %22’sinde aile üyelerinin görev ve sorumluluklarını belirleyen yazılı kurallar bulunuyor, %46’sı profesyonel yönetim yapısına sahip değil ve neredeyse yarısı nesil devri planlaması yapmadan faaliyet yürütüyor.
Yönetim Okulu Kurucusu Şerafettin Özsoy bu tabloyu şöyle özetliyor:
“Kurumsallaşma, bir şirketin kişilere değil süreçlere dayanmasıdır. Aile işletmeleri duygularla değil, ilkelerle yönetildiğinde kalıcı hale gelir.”
Nesil Geçişi: Aile Şirketlerinin En Kırılgan Dönemi
Türkiye’de her yıl binlerce aile şirketi, nesil değişimi sürecini sağlıklı yönetemediği için faaliyetini sonlandırıyor. Kurucunun vefatı veya aktif yönetimden çekilmesiyle birlikte, kurumun yıllarca onun kişisel liderliğiyle ayakta duran yapısı bir anda yönsüz kalıyor.
Yeni kuşaklar iyi eğitimli olsa da çoğu zaman şirketin tarihine, kültürüne ve değerlerine yeterince hâkim değil. Bu kopuş beraberinde stratejik yön kaybı, aile içi çatışmalar, finansal istikrarsızlık ve kurumsal hafızanın silinmesi gibi ciddi sonuçlar doğuruyor.
Şerafettin Özsoy bu kritik dönemi şöyle açıklıyor:
“Kurucu mirasını değil, kurucu vizyonunu devretmek gerekir. Hisse değil, zihniyet aktarımı esastır.”
Sürdürülebilir Aile Şirketlerinin Formülü: Bilgi + Sistem + Kültür Üçgeni
Özsoy’a göre bir aile işletmesini uzun ömürlü kılan şey yalnızca sermaye gücü değil, bilgi, sistem ve kültürün dengeli birlikteliğidir.
- Bilgi, yönetim biliminin güncel ilkelerini esas alarak şirket yapısına rehberlik eder.
- Sistem, bu ilkelerin sürdürülebilirliğini sağlamak için aile anayasası, yönetim kurulu, devir planı gibi mekanizmaların yazılı hale getirilmesiyle işlerlik kazanır.
- Kültür, şirketin DNA’sını, değerlerini ve liderlik anlayışını nesiller arasında aktararak sürekliliği sağlar.
Bu üç unsur bir araya geldiğinde, aile işletmesi kişilere bağlı bir yapı olmaktan çıkar; kurumsal kimliğe sahip yaşayan bir organizmaya dönüşür.
Aile İşletmeleri İçin Uygulanabilir 4 Adım
Yönetim Okulu’nun sahadaki gözlemlerine dayanarak, Özsoy aile işletmelerine şu adımları öneriyor:
- Aile Anayasası hazırlayın: Roller, görevler, devir planı, çatışma çözüm mekanizmaları belirlenmeli.
- Profesyonel yönetim kurun: Aile dışı uzmanlardan yararlanarak objektif karar alma kültürü oluşturulmalı.
- Yönetim eğitimi alın: Kurumsal liderlik, stratejik planlama ve inovasyon üzerine düzenli eğitimlerle yeni kuşak hazırlanmalı.
- Mentorluk sistemleri geliştirin: Kurucudan sonraki nesil, tecrübenin aktarımı için erken dönemde mentorluk desteği almalı.
KOBİ’ler İçin Önemi
KOBİTime olarak, bu tabloyu yalnızca bir istatistik değil, KOBİ ekosisteminin geleceği açısından stratejik bir uyarı olarak görüyoruz.
Türkiye’deki KOBİ’lerin büyük çoğunluğu aynı zamanda birer aile işletmesi niteliğinde. Dolayısıyla kurumsallaşma, yalnızca büyük holdinglerin değil, her ölçekten işletmenin sürdürülebilirliği için bir zorunluluk.
Kurumsal yönetim süreçleri;
- Aile içi çatışmaları azaltır,
- Karar alma süreçlerini hızlandırır,
- Yeni neslin profesyonel liderlik kapasitesini güçlendirir,
- Yatırımcı güvenini ve ihracat potansiyelini artırır.
Özellikle finansmana erişim ve sürdürülebilir büyüme hedefi olan KOBİ’ler için bu dönüşüm, rekabet avantajı yaratmanın en kalıcı yollarından biridir.
“Kurumsal Olmadan Kalıcı Olunmaz”
Türkiye’de binlerce aile işletmesi, büyük potansiyeline rağmen ikinci nesilde kayboluyor.
Oysa çözüm çok açık: Bilgiyle kurumsal sistemi birleştirmek.
Yönetim Okulu’nun kurucusu Şerafettin Özsoy’un sözleri, bu gerçeği net bir biçimde özetliyor:
“Bugün güçlü olmak, yarın sürdürülebilir olacağınız anlamına gelmez.
Aile şirketleri için en büyük risk, kendi başarı hikâyelerine fazla güvenmektir.”
Şerafettin Özsoy Hakkında



Şerafettin Özsoy, yönetim, girişimcilik ve inovasyon alanlarında akademik bilgi ile sahadaki deneyimi birleştiren bir eğitmen, araştırmacı ve girişimcidir.
Uzun yıllardır üniversitelerde dersler vermekte, strateji, liderlik ve kurumsallaşma konularında danışmanlık yapmaktadır.
Kurucusu olduğu Yönetim Okulu aracılığıyla, kurumlara ve bireylere yönetim, strateji, inovasyon ve liderlik konularında çağdaş, uygulamalı ve sürdürülebilir eğitimler sunmayı hedeflemektedir.
Daha fazla içerik için Büyüme Rehberi sayfamızı ziyaret edebilirsiniz.


